SİTEDE ARA

KANAL İSTANBUL (SON)
13 Mart 2018

Evet, buraya kadar hep biz konuştuk, gezdiğimiz yerleri, izlenimlerimizi, görüp yaşadıklarımızı size anlattık. Bundan sonra söz sırası konusunda uzman dostlarımızda. Bakalım bu meşhur Kanal İstanbul konusunda neler söylemişler, anlatmışlar.

 

İlk konuğumuz Fikret Can. Özellikle leylekler ve göç yolları üzerine çalışmalar yapan bir kuş gözlemcisi.

“Hocam, başımızı yukarı kaldırıp göğe baktığımızda bir otoyol hayal edelim. Ama öyle bir otoyol ki bu tam 21 milyon yıldır kullanılıyor, hiç değişmeden. Bu yol Türkiye’deki kuş göç yolu. Bildiğiniz gibi (kibarlığından böyle söylüyor) Avrupa’da kuşların göç edebileceği üç yol bulunuyor. Birincisi İstanbul Boğazı, ikincisi Cebelitarık Boğazı ve sonuncusu da Artvin-Macahel-Hatay hattı. Ancak uzmanlarca yapılan araştırma ve incelemelerde Cebelitarık ve Artvin hatlarını kullanan kuşlar yüzde 10 civarında, o da en iyimser yaklaşım. Kuşlar büyük su kütlelerini geçemiyorlar. Yapılaşma, yüksek binalar, binaların camları onların en büyük düşmanı. Mola verecekleri yerler çok kısıtlı kuşların. Kanal İstanbul’un yapımıyla, buna yeni yapılan havaalanını da ilave edebiliriz, bu otoyol tamamen insanların kullanımına, hâkimiyetine girecek. Şehir tam anlamıyla göç yolu güzergâhının iki bandına uzunlamasına yayılacak. Üç köprü, yeni havaalanı ve Kanal İstanbul bu yolu tamamen körletecek.”

 

Bir doğa ve kuş sever olarak keşke sormasamıydık edasıyla yanımdaki iki Arkeolog Profesör dostlarıma dönüyorum.  Gözlerimdeki onların anlatacaklarından biraz olsun sevinebilirim umudunu ilk farkeden Prof. Dr. Necmi Karul (Kendisi İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Böl. Öğr. Görevlisi) üzgünüm dercesine sözü alıyor.

“Doğrusu Fikret Bey’in anlattıkları benim de moralimi bozdu. Maalesef benim de anlatacaklarım öyle sizi pek sevindirici olaylar değil. Her neyse;  İnşallah akıl, doğa ve tarih sevgisi üstün gelir de orta ve doğru yol bulunur. Bilindiği üzere güzergâhtaki arkeolojik alanlar tarihöncesinden ortaçağa kadar çeşitlilik gösteren, kendi dönemleri için nadir yerler, yerleşim merkezleri. Malum siz de gittiniz, gördünüz bu nadide arkeolojik hazineleri. Bathonea kazılarıyla İstanbul’da, özellikle Bizans dönemine ait arkeolojik bütünlüğünü koruyan ender yerlerden biri ortaya çıkarılıyor. Yine aynı bölgedeki Resneli Çiftliği ilk akla gelen yerler arasında. Güzergâh üzerinde bilmediğimiz yerler olma olasılığı da çok yüksek. Ancak ne yazık ki yine planlamalarda bölgenin arkeolojik potansiyelini göz önüne alan, hesaba katan bir açıklama, plan duymadık. Çevre boyutu bir yana, arkeolojik alanların tespiti, korunması ve yeni oluşacak çevrenin bir parçası olarak planlama yapılması önemli bir sorumluluk. Bu konuda eminim Mehmet Hocamın da anlatacağı önemli şeyler vardır.”

 

Yarımburgaz mağaralarında uzun yıllar arkeolojik kazılar yapan Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan “Evet Necmi Hocamın dediklerine katılmamak mümkün değil. Bu mağaralar, Yarımburgaz mağaraları dünyada tek. Tarihi 600 bin yıl hatta daha da eskiye gidiyor. Dünyanın başka yerlerinde de dolgular var ancak bu mağaradakiler çok iyi korunmuş durumda. İstanbul bölgesinin doğa ve çevre koşullarının değişimini göstermeleri açısından da son derece önemli ve değerli. Üzerinde çok az çalışabildik, çeşitli nedenlerle. Mutlaka yeni ve modern yöntemlerle yeniden çalışılması gerekiyor. Ben mağarayı 1986 yılında kazdım, son kazıysa 1991’de bitti. Film setleri, dizi çalışmaları burayı mahvetti, bu kesin. İnanılmaz tahribat yapıldı tarih yok edildi adeta. Ancak yine de üst katlar yani Bizans tabakaları tahrip edildi, 600.000 yıl öncesinin kalıntıları hala duruyor.  Doğal ve çok sert bir katman var. Bir diğer önemli husus da burada Bathonea’dan daha büyük Filiboz gibi başka antik kentler de var. Burası aslında eski bir fay kırığı. Asya’dan Avrupa’ya geçilen ve Akdeniz kültürlerini Karadeniz’e bağlayan anayol ve kültür açısından çok önemli. Sadece bulunduğu çevrenin, İstanbul’un değil, büyük bir coğrafyanın bilgilerini barındırıyor. Ayrıca o vadide mercan fosillerine de rastladık ki mutlaka ehemmiyetle incelenmesi gerekir kanımca.”

 

Aramızdaki son konuk yıllarca istanbul Boğazı'nda çalışmalar yapan Denizbilimci (oşinograf) Prof. Dr. Cemal Saydam konuya doğal olarak kendi alanından yaklaştı ki onun söyledikleri de doğrusunu isterseniz pek de iç açıcı şeyler değildi. "Bu kanal projesiyle iki deniz birleşiyor.. Marmara ve karadeniz. Demek ki bu hususta denizbilimcilerden de fikir sorulmalı, bilgi alınmalı. Biz oşinograflar bu işe, bu birleşmeye "Olmaz" diyoruz, "Yapmayın" diyoruz. Boşuna değil bu itirazlarımız. Karadeniz'le Marmara arasında yaklaşık 30cm. yükselti farkı bulunuyor. Karadeniz tatlı su kaynaklarıyla beslenirken, Akdeniz buharlaşarak boşalıyor. Bilimsel tespitler bunlar. Cebelitarık'tan da beslenmesine rağmen Akdeniz'in asıl kaynağı Karadeniz'dir. Marmara'nın yüzeyden dibe ilk 25 metresi Karadeniz, altındaki suysa Akdeniz'dir. 25 metrenin altında oksijen neredeyse sıfır, canlı yaşayamıyor. Karadeniz; Tuna, Sakarya, Çoruh, Yeşilırmak gibi tatlı su kaynaklarıyla beslenen bir havuz. Tıpkı okulda öğrendiğimiz havuz problemi gibi. Karadeniz bu musluklardan doluyor, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından boşalıyor. Bir musluk daha açarsanız ne olur? Elbette sistemi bozarsınız. Ama maalesef bizi dinleyen, dikkate alan yok."

 

Bu dört değerli dostumuzla yaptığımız söyleşiden sonra arabamıza giderken, kafamızda binbir düşünce ve içimizde de derin bir hoşnutsuzluk, burukluk vardı. Medeniyet ya da insanların ihtirasının bir sonu olmayacak mıydı? Birşeyler yaparken, bir diğerini bozmak, yok etmek zorunda mıydı insanoğlu? Neden biz Avrupa’da, Amerika’daki hemcinslerimiz gibi maddi, manevi, tarihi değerleri yakıp, yıkmadan, yok etmeden, onlarla birlikte, barışık birlikte yaşamayı beceremiyorduk?

 

Dostlar, bu üç bölümde size kısaca 45,2 km. uzunluk, 150 m. genişlikte yapılması planlanan, proje bedeli 65 milyar olan ve inşaatında 6.000 kişinin çalışacağı Kanal İstanbul’u tanıtmaya, anlatmaya çalıştık. Elbette bu konuda anlatılacaklar bu kadarla sınırlı değil. Kanalın çevresindeki geniş arazilerin, güzergâh daha belli olmadan (!) belirli inşaat firmalarınca ele geçirilmesini hepiniz biliyorsunuzdur, en azından duymuşsunuzdur. Buralara yapılacak on binlerce gayrimenkulün o yöreye neler getirip, götüreceğini size bırakıp konuyu burada noktalıyoruz.

 

Hoşça kalın…

A
B
MEHMET ÖZDOĞAN
NECMİ KARUL
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum