SİTEDE ARA

SEVİMLİ DOSTLARIMIZ, KEDİLER...
08 Mart 2018

Felis Catus, evcil kedi; küçük, çoğunlukla tüylü, evcilleştirilmiş, etobur memeli. Genelde ev hayvanı olarak beslenenlere ev kedisi, ya da diğer kedigillerden ve küçük kedilerden ayırmak gerekmiyorsa kısaca kedi denir. Bu, “kedi” sözcüğünün ansiklopedik tanımı. Oysa siz kedi deyince ne anlıyorsunuz diye bir soru sorsak, birbirinden farklı onlarca cevap alacağımıza eminiz. Günümüzde evlerinde kedi, köpek besleyenlerin sayısı bir hayli fazla, ancak ciddi bir araştırma göstermiştir ki, kedi besleyen “kedi sevdalılarının” sayısı, köpek besleyen “köpek sevdalılarından” daha çok. Bu tercihin nedenini bilmek hayli zor, kimbilir belki bakımı daha kolay denilebilir, daha bir arkadaş/sırdaş sayılabilirler. Kısacası herkesin kendine göre farklı bir sebebi var evinde kedi beslemesi için. Psikologlar tek çocuk sahibi ailelere bu sevimli yaratığı önerdikleri gibi, yalnız yaşayanlara da (kadın-erkek fark etmiyor) kedi beslemelerini öğütlüyorlar.

 

Bizim evimizde hiç kedimiz olmadı çocukluğumda. Zaten üç erkek çocukla beş kişilik kalabalık bir aileydik. Ben kuşçuydum, evimizde daima tahta özel kafesinin içinde bir saka kuşu olmuştur. Kafesini temizlemek, yemini suyunu tazelemek, sonra bu renkli harika kuşun tatlı ötüşüyle içiçe yaşamak anlatılmaz bir duyguydu benim için. Kışı atlatıp ilkbahar geldiğinde bu minik canı kafesinden çıkarır, öpücüklere boğar sonra salardım. Genelde karşı bahçedeki evimize yakın ağaçlardan birinin dalına konup 5-10 dakika kadar cıvıl cıvıl öterlerdi, veda ediyormuşçasına. Sonra uzaktan gelen diğer saka kuşlarının seslerine doğru uçar giderlerdi. Sonbahar yaklaştığında yeniden bir saka kuşu edinirdim. Bu böyle senelerce devam edip gitti. Bununla da yetinmezdim, sokaktan geçen civciv satıcılarından aldığım sevimlileri, evimizin küçük balkonunda yaptığım karton bir kutuda beslerdim. Cik, cik, cik diyerek bağırmalarını, birbirleriyle didişmelerini o çocuk halimle zevkle seyrederdim. Büyüyüp te yarka olmaya başladıklarında onları karşımızdaki bahçede yaşayan Zeynep Hanım teyzeye verirdim, o da bunları zevkle kafesteki tavuklarının arasına katar, bir süre sonra da Bak bunlar seninkilerin yumurtaları, al. Sabahları iç, iyidir” diye sıcacık yumurtalarını bana verirdi. Ne güzel günlerdi onlar. Biraz büyüyünce köpek sevdamız başladı. Siyah beyaz alacalı bir sokak köpeğini sahiplenmiştim. “Tom”a her gün İmrahor’daki iki kasaptan kemik alır, beslerdim. Süt de verdiğim olurdu tabii.

 

O zaman da evde kedi beslemek, günümüzde olduğu gibi pek yaygın da değildi. Ama sokak kedileri deyince orada bir durun. Yarım asır öncesinde bile herkes, hepimiz sokaklarda başıboş dolaşan kedileri çok sever ve korurduk. Bu terbiyeyi kimden mi almıştık? Mekânı Cennet olsun Tulumbacılar Sokağı’nda üç ev aşağımızda oturan “Kedici Naciye” teyzemizden. Şemsipaşa Reji’de çalışan ufak tefek, zayıf bir kadındı. Yalnız yaşadığı üç katlı beyaz boyalı ahşap evinin önü kedi kaynardı. Akşam işten çıkınca, hatta öğle paydoslarında eve gelir ciğercilerden aldığı sakatatları sokak kedilerine paylaştırırdı. Biz de Salacak İskelesi altında, sinek iğne ve hamurla yakaladığımız çırçır, lapin balıklarını kendisine verirdik. Kedilerle tanışmamız işte böyle oldu.

 

Bu konu geçen gün bir dergide rastladığım çok sevimli bir kedi resmiyle aklıma geldi. Yazılacak çok şey var, ama hepsi de hemen herkesin bildiği şeyler. Alerjim olmasa benim de “kedi besleyenlerin” arasına katılacağımı belirtir, herkese kedileriyle mutluluklar dilerim.

A
B
C
D
E
F
G
H
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum